Bir yoksulun fikirleri. 🙂
Yeni bir aya “merhaba” diyeceğimiz Ekim ayının son günlerinde İzmir, birtakım kaynaklara nazaran 6.6 kimilerine nazaran ise 7.0 şiddetinde büyük bir sarsıntıyla sarsıldı. Onlarca canımızı yitirdik, tüm Türkiye kilitlendiğimiz ekranlardan mucizelere şahit olduk.
Bir yandan enkaz altından çıkan sesleri duyup umutlanırken başka yandan da vefat haberleri içimize hiç gitmeyecek bir ateş bıraktı. Ufacık vücutların gösterdikleri direnç karşısında göz yaşlarımızı tutamadık.
Bir tarafta bunlar yaşanırken başka tarafta da kimi politikler, bu binalarda oturanlara nasihat vermekle meşguldü. Türkiye’de neredeyse birçok yapının kağıttan farksız olduğunu görmezden gelerek, bizlere nasıl binalarda oturmamız gerektiğini anlattılar.
İnsanların gerçekliğinden uzak bu “talihsiz” açıklamaları, nasihatları yaparak içlerini bir formda rahatlatmaya çalıştılar lakin bu halk artık bunlara gelmiyor. Yoksulluk, alım gücü tabanlarda sürünürken insanlara “düzgün binalarda otururun” demek son derece acımasız.
Devlet Bahçeli “Keşke riskli binalarda oturmak tercih edilmeseydi” açıklaması yaptı mesela. Öncelikle ben kendisinden havuzlu villalarda, milyonluk konutlarda oturamadığım için özür dileyeyim.
Şaka bir yana Bahçeli sanırım önemli ciddi insanların zevkine bu meskenlerde oturduğunu zannediyor. İnanabiliyor musunuz? Paramızın yeni, sağlam binalarda oturmaya yetmediği aklına gelmemiş. Olsun…
Size bir örnek vereceğim artık. Benim oturduğum sitede yer alan bir blokta eşinden boşanmış bir ablamızın meskenini ziyaret ettiğimde gördüklerim karşısında şok geçirdim. Bayanın konutunda kolumu rahatlıkla sokabileceğim çatlaklar var. Bayan bana, “İşimden kovuldum, belediye yardımı da kesti. Bilerek haber vermiyorum yıkarlarsa ben nasıl geçineceğim, nasıl kiraya çıkacağım?” dedi. Sonuna kadar haklı ve bu durumda olan milyonlarca insan var. Biz ülke fakirleri olarak bu binalarda ömrümüzü sürdürmek zorundayız.
Sadece Bahçeli değil, Etraf ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum da buna misal bir açıklama yaptı. “Tüm Türkiye’ye sesleniyorum, riskli binalarda oturmayalım.” diyerek isyan etti. Tamam beğenilen hoş de bunun yerine “Bütün riskli binaları yıkacağız, yerine güçlü yapılar inşaa edeceğiz” açıklaması yapsanız daha uygun olmaz mıydı?
Bu duruma devlet elini uzatmayacak da kim uzatacak? Vampir müteahhitlerin elinde tekrar mezarlarımız inşaa edilecek. Bunu söylemeden evvel de keşke bu binaları tespit edip harekete geçilseydi.
AFAD Lideri Mehmet Güllüoğlu da “sağlam bina hayat kurtarır” diyerek binaların sağlam olduğundan emin olmamızı önerdi. İstanbul’da binlerce sağlam olmayan bina var, bu binalardan taşınmamız için yol gösterecekseniz bizim için okey lakin yok el uzatmayacaksanız biz göcük altında kalacağız büyük ihtimalle.
Mersin Akdeniz Belediyesi Lideri Mustafa Gültak da kimsenin aklına gelmeyen fevkalade bir tavsiye verdi bizlere. Dedi ki; “Her şeyi devletten beklemeyin, biraz para verip sıfır konut alın”
Hemen bu teklife uyup bankaya gideyim. Çekeyim bi’ 500 bin TL de ölene kadar bankaya bağlı kalıp kredi ödeyeyim minimum fiyatlı maaşımızla. Neyse, sanırım kendisinin maaşlardan haberi yok. O çürük binalarda oturanların çoğunluğu minimum fiyatla geçinmeye çalışan beşerler. Nasıl büyük kentlerde mesken alabilsinler? Alınan maaşlar kira, yiyecek ve faturalara bile güç yetiyor. Öteki bir yol gösterebilir misiniz? Bu meskenler nasıl alınacak?
Biz artık bu türlü açıklamalar duymak istemiyoruz. Artık göçük altındaki mucizelere de şahit olmak istemiyoruz. Saçımızın bir teline bile bu binalar yüzünden ziyan gelsin istemiyoruz!
Bu ülkedeki beşerler zelzeleler yüzünden ölmek istemiyor. Bizler de yeryüzünde göçük altında üzereyiz: Sesimizi duyan var mıdır?
